Bir Markanın Sosyal Medyada Büyümesi İçin 30 Günlük Strateji Planı
- Oğuz Sarıkaya
- 11 Tem
- 8 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 18 Tem

Sosyal medyada büyümek isteyen çok ama gerçekten planlı bir şekilde bu işe girişen az. Şans mı, algoritma mı, içerik mi, düzen mi? Aslında hepsi bir araya geldiğinde sonuç veriyor. Bu yazıda, bir markanın sosyal medyada nasıl büyüyebileceğine dair net, uygulanabilir bir 30 günlük yol haritası oluşturacağız. Ama önce şu temel sorunun cevabını verelim:
Sosyal Medyada Büyümek Mümkün mü, Yoksa Sadece Şans mı?
Sosyal medya bir piyango değil. Yani sabah kalkıp “bugün viral oldum” diyeceğin bir sistem yok. Ama doğru strateji, doğru içerik ve tutarlılıkla ilerlersen, büyüme tamamen senin kontrolünde olur. Evet, bazen algoritmalar destekleyebilir, bazen beklemediğin bir paylaşım patlayabilir ama bu süreçte şansa güvenen değil, sisteme güvenen kazanır.
Algoritmalar mı belirliyor, sen mi yönetiyorsun?
Gerçek şu: algoritmalar ne kadar karmaşık görünse de, belirli bir düzeni sever.
Düzenli paylaşım,
Takipçilerinle etkileşim,
Hedef kitlene uygun içerik üretimi...
Bu üçlü yapıyı sen oluşturuyorsun. Yani algoritmayı senin davranışların şekillendiriyor.
Senin yerinde olsam “algoritma beni seçsin” diye beklemek yerine, “ben algoritmanın işine yarayayım” derdim. Çünkü içeriklerini algoritmanın anlayacağı şekilde düzenlersen, daha çok kişiye ulaşman zaten kaçınılmaz olur.
Takipçi sayısı mı önemli, etkileşim mi?
Sayısı değil, samimiyeti önemli. 10.000 takipçin olabilir ama gönderilerini kimse beğenmiyorsa ya da yorum gelmiyorsa, o sayı sadece vitrindir.1000 takipçin olur ama her gönderine yorum gelir, DM gelir, satış gelir... İşte bu gerçek büyümedir.
Senin yerinde olsam takipçi kasmak yerine, etkileşimi büyütmeye odaklanırdım. Çünkü sosyal medya, sadece gösterişli görünmek değil, gerçek insanlar üzerinde etki bırakmak demektir.
Peki Neden 30 Günlük Bir Plan Yapmalısın?
Sosyal medyada büyümek istiyorsan, rastgele ilerleyemezsin. Bugün bir reels, yarın iki story, üç gün sessizlik… Böyle olmaz. 30 günlük bir plan, sana disiplin, odak ve ölçüm sağlar. “Bugün ne paylaşsam?” stresinden kurtulursun, neyin işe yarayıp neyin yaramadığını net şekilde görürsün. Kısacası, plansız içerik enerji harcar; planlı içerik ise sonuç üretir.
Rastgele paylaşmakla stratejik içerik üretmek arasındaki fark
Rastgele paylaşmak, suda taş sektirmek gibidir. Belki biri denk gelir, belki hiçbiri... Ama stratejik içerik üretmek, hedefe doğru atılan bir ok gibidir.
Ne paylaşacağını,
Kim için paylaşacağını,
Neden paylaştığını bilirsen…
O zaman içerik sadece içerik olmaz; etki, etkileşim ve güven üretir.
Senin yerinde olsam “Bugün bir şey atayım gitsin” yerine “Bugün neye hizmet edecek bir şey atayım?” diye sorardım kendime.
İstikrarın gücü: Algoritmaya güven verme zamanı
Algoritmalar, seni değil alışkanlıklarını sever.
Her gün saat 21.00’de paylaşım yapıyorsan, seni tanır.
Her hafta benzer temalı içerikler üretiyorsan, seni destekler.
Her yorumla etkileşime giriyorsan, seni ön plana çıkarır.
Yani sen istikrarlı olursan, algoritma da seni tanır ve ödüllendirir.
Senin yerinde olsam “Bir şeyler tutar mı?” diye değil, “Her gün küçük ama sağlam bir tuğla koyuyor muyum?” diye bakardım. Çünkü sosyal medya kulesi, şansla değil, istikrarla yükselir.
30 Günlük Strateji Nasıl Kurulur?
Bu 30 gün öylesine geçmeyecek. Her günü bilinçli yaşarsan, sonunda sadece takipçi değil, sadık bir topluluk kazanmış olursun. Ama başlamak için önce temeli atmalısın. Hadi gel ilk 5 günü beraber planlayalım.
1. Gün: Hedef belirleme – Neden büyümek istiyorsun?
Sosyal medyada herkes büyümek istiyor ama çoğu nedenini bilmiyor. “Çok takipçim olsun” demek bir hedef değil.
Senin yerinde olsam kendime şu soruyu sorardım:
“Takipçi kazandığımda ne olacak?”
Ürün mü satacaksın?
Güven mi inşa edeceksin?
Hizmet mi tanıtacaksın?
Bu soruya vereceğin cevap, bütün stratejinin yönünü belirler. Çünkü hedefin net değilse, içeriklerin de dağınık olur.
2–3. Gün: Hedef kitleni netleştir
Kime hitap ettiğini bilmiyorsan, herkese konuşursun ve hiç kimse gerçekten duygusal bağ kurmaz.
Senin yerinde olsam hedef kitlemi şöyle tanımlardım:
Yaş aralığı
İlgi alanları
Ne tür içeriklerle etkileşime giriyorlar
En çok hangi problemlerle uğraşıyorlar
Unutma, her içerik aslında bir cevaptır. Ama önce hangi soruya cevap verdiğini bilmen gerekir.
4–5. Gün: Marka dili, görsel stil ve içerik temaları belirle
Sosyal medya bir kimlik meselesi. Ses tonun, görsel dilin ve içerik konuların uyumlu olmalı.
Senin yerinde olsam:
Marka dilimi 3 kelimeyle tanımlardım: (örnek: samimi, güvenilir, cesur)
Görsel stilimde belirli renkler ve fontlar kullanırdım
İçerik temalarımı 3 ana gruba ayırırdım:
Bilgilendirici içerikler
Ürün/hizmet tanıtımı
Etkileşim odaklı paylaşımlar
Bunları netleştirdiğinde, her paylaşım artık rastgele değil, bilinçli bir stratejinin parçası olur.
Haftalık İçerik Planı Nasıl Olmalı?
30 gün boyunca ne paylaşacağını önceden bilirsen, hem stres yaşamazsın hem de stratejik ilerlersin. Her hafta bir amaca hizmet etmeli. İlk hafta dikkat çekersin, ikinci hafta güven kurarsın, üçüncü hafta etkileşimi artırırsın, dördüncü hafta ise dönüşüme odaklanırsın. Hadi adım adım bakalım:
1. Hafta: Tanıtım ve Dikkat Çekme
Bu hafta seni tanımayan insanlar için ilk izlenim haftası. Yani “Bu kim ya?” dedirteceğin hafta. Öne çıkmak, dikkat çekmek ve ilk teması kurmak önemli.
Kim olduğunu anlatan içerikler
Senin yerinde olsam ilk 3 gün şu içerikleri paylaşırdım:
“Bu hesabı neden açtım?” gibi kişisel bir video
Markanın hikâyesi ya da kurucunun arka planı
“Sizi burada neler bekliyor?” gibi bir özet
İnsanlar senin neyi sattığını değil, neden sattığını merak eder. Hikâyeni anlat ki bağ kurabilsinler.
3 farklı format: Reels, görsel, karusel
Aynı konuyu farklı formatlarda işleyerek daha fazla kişiye ulaşırsın.
Senin yerinde olsam:
1 Reels (kamera karşısı ya da animasyon)
1 görsel post (fotoğraf veya basit tasarım)
1 karusel (kaydırmalı, madde madde anlatan içerik)ile haftayı başlatırdım.
Format çeşitliliği, algoritmaya da kullanıcıya da “Bu hesap aktif ve üretken” mesajı verir.
2. Hafta: Güven ve Değer Oluşturma
Bu hafta “Bu sayfa faydalıymış” dedirteceğin hafta. İnsanlar artık seni gördü, şimdi seni takip etmeye değer bulmaları gerekiyor.
Fayda odaklı içerikler
Senin yerinde olsam içeriklerin tamamını şu soruya göre tasarlardım:
“Bu gönderiyi gören bir kişi ne öğrenmiş olur?”
Yani örnek içerikler:
“E-ticaret sitesinde dikkat edilmesi gereken 3 şey”
“Instagram’da satış yapmanın püf noktaları”
“Kargo sürecini nasıl daha sorunsuz yönetirsin?”
Soru–cevap, bilgi veren postlar, mini rehberler
İnsanların merak ettiği konuları sen cevapla.
DM kutuna gelen sık soruları derle
Mini karusellerle bilgi ver
Story’de soru kutusu aç, sonra gelen cevaplarla bir post oluştur
Unutma, bu hafta satış değil, değer veriyorsun. Ve bu sana ileride müşteri olarak geri dönecek.
3. Hafta: Etkileşimi Yükseltme
Bu hafta insanları harekete geçiriyorsun. Beğeni, yorum, paylaşım... Hepsi algoritmanın seni daha fazla kişiye göstermesi için olmazsa olmaz.
Oylamalar, yorum teşvikli içerikler
Senin yerinde olsam:
“Sen olsan hangisini alırdın?” diye görselle oylama yapardım
“En çok hangi rengi tercih edersin?” gibi basit ama yorum alacak sorular sorardım
“Senin fikrin ne?” diyerek kararsız içerikler paylaşırdım
Yorumlar sadece algoritma için değil, insanla bağ kurmak için çok değerlidir.
Hikayelerle sıcak temas kur
Story’ler bu hafta senin en büyük silahın.
Kamera karşısına geçip kısa bir şeyler anlat
Anket, emoji oylama, soru kutusu koy
“Beni tanıyor musun?” tarzı mini oyunlarla takipçinle samimi bir bağ kur
Eğer story’lerde görünürsen, takipçi seni “tanıyor” gibi hisseder. Bu da güvenin önünü açar.
4. Hafta: Dönüşüm Odaklı Paylaşımlar
Artık dikkat çektin, güven verdin, etkileşime girdin. Şimdi hedef neyse ona yöneliyorsun: satış, DM, bülten üyeliği ya da web sitesi ziyareti...
Satın alma davranışını tetikleyen içerikler
Senin yerinde olsam:
Öncesi/sonrası örnekleri paylaşırdım
“Müşterimiz şöyle bir sorun yaşıyordu, biz böyle çözdük” diyerek dönüşüm hikâyesi anlatırdım
Ürün/hizmet faydasını net biçimde gösteren içerikler üretirdim
Burada amaç, “Al” demek değil, “İhtiyacını çözüyorum” demek.
Call to action’lar: “Hemen incele”, “DM at” gibi
Paylaştığın her içerikte küçük ama net bir yönlendirme olmalı.
“DM at, yardımcı olayım”
“Linki tıkla, hemen incele”
“Bunu arkadaşına gönder”
Bu çağrılar, içerikten çıkış değil, seni bir adım daha yaklaştıran köprülerdir.
Her Gün Ne Paylaşacağına Nasıl Karar Vereceksin?
Dürüst olalım… İçerik üretmenin en zor yanı paylaşmak değil, ne paylaşacağını bilmemek. Oturup saatlerce ekran karşısında “Bugün ne yazsam?” diye düşünmek hem zaman kaybı, hem motivasyon düşmanı. İşte bu yüzden içerik takvimi hayat kurtarır. Çünkü plan varsa, stres yoktur.
İçerik takvimi nasıl hazırlanır?
Senin yerinde olsam ilk olarak haftalık değil, aylık bir çerçeve oluştururdum.
Adım adım şöyle ilerleyebilirsin:
Ana temaları belirle: Örneğin; pazartesi motivasyon, çarşamba bilgi, cuma ürün tanıtımı gibi.
Hedefe göre haftaları ayır: İlk hafta tanıtım, ikinci hafta güven, üçüncü hafta etkileşim, dördüncü hafta dönüşüm gibi.
Günlük içerik türlerini çeşitlendir: Reels – görsel post – story – karusel gibi farklı formatlara yer ver.
Yayın saatlerini not al: İçeriği hazırlamak kadar, ne zaman paylaşacağını bilmek de önemli.
Sen bu yapıyı bir kez oluşturduğunda, her gün içeriği üretmek değil, sadece uygulamak kalır. Ve bu da seni üretici değil, stratejik biri yapar.
Canva, Notion, Trello gibi araçlarla planlama
Bu araçlar, sadece görsel hazırlamak ya da liste tutmak için değil; dijital vitrinini profesyonelce yönetmek için birebir.
Senin yerinde olsam:
Canva: İçerikleri tasarlamak için kullanırdım. İçinde takvim özelliği de var.
Notion: Aylık içerik fikirlerini, örnek metinleri ve görsel notları bir araya toplamak için mükemmel.
Trello: Görev bazlı çalışmak, her gün ne paylaşılacağını kartlara ayırmak için harika bir araç.
Bu platformların en güzel yanı: ücretsiz versiyonları bile fazlasıyla iş görür.
Yani “ekip yok, bütçe yok” diyorsan bile, düzen kurmak için bahanen yok.
Sosyal Medyada Gerçekten Ne İşe Yarıyor?
Sosyal medyada her kafadan bir ses çıkıyor: “Story at”, “Reels patlat”, “Karusel yap, kayıt al”… Peki gerçekten ne işe yarıyor? Bu bölümde viral olmakla tutarlı olmak arasındaki farkı, hangi içerik formatının ne işe yaradığını birlikte sade şekilde konuşalım.
Viral içerik üretmek mi, tutarlı paylaşmak mı?
Viral içerik tabii ki cezbedici. “Bir post paylaşayım, 100 bin kişi görsün” fikri hepimizin kulağına hoş geliyor. Ama gerçek şu ki: sosyal medya bir şans oyunu değil, bir strateji oyunudur. Bugün bir Reels patlasa da, eğer devamı gelmiyorsa o görünürlük rüzgâr gibi geçer gider.
Ben her zaman şunu söylerim:
“Viral içerik seni gösterir, tutarlılık seni marka yapar.”
Bir kişi seni bir kez görüp geçebilir. Ama seni düzenli gören, zamanla tanır, güvenir ve belki bir gün müşterin olur.
Unutma: güven bir süreçtir; görünürlük anlıktır.
Story mi, Reels mi, Karusel mi daha etkili?
Bana sık sorulan sorulardan biri bu:
“Abi en çok hangisi tutuyor?” Cevap basit değil ama net: Hepsi işe yarar, yeter ki doğru kullanılsın.
Reels: Seni yeni insanlara ulaştırır. Yani keşif için biçilmiş kaftan.
Story: Seni takip edenlerle bağ kurar. Anlık temas, güven ve sadakat için birebir.
Karusel: Bilgi verir, tutar, kaydettirir. Özellikle “eğitici – ilham verici” içeriklerde çok işe yarar.
Ben şöyle diyorum:
“Reels ile tanıt, Story ile yakala, Karusel ile kalıcı ol.”
Hepsinin yeri ayrı, ama asıl etki birlikte ve dengeli kullanıldığında ortaya çıkar.
Küçük Bir Marka Olarak Neleri Yapmamalısın?
Büyümek için ne yapman gerektiği kadar, neleri yapmaman gerektiği de önemli. Hele ki küçük bir markaysan, her hareketin etkisi büyük olur. İşte sana en sık yapılan ama fark edilmeyen 3 kritik hata:
Herkese hitap etmeye çalışmak
Sen herkese seslenmeye çalışırsan, kimse seni gerçekten duymaz.
Senin yerinde olsam şunu unutmazdım:
“Net olan kazanır. Herkese değil, bir kişiye konuş.”
Hedef kitlen kimse, sadece ona özel üret. İçeriklerini onun diliyle yaz, onun sorununa çözüm sun. Böylece seni bulan kişi “Tam benlik bu!” der.
Sadece satış postları paylaşmak
Sürekli “şunu al, bunu al” diye paylaşmak, insanları uzaklaştırır.
İnsanlar Instagram’a alışveriş yapmak için değil, vakit geçirmek, bilgi almak, ilham bulmak için giriyor.
Senin yerinde olsam satış odaklı içerikleri haftada 1-2 kezle sınırlayıp, geri kalan zamanda fayda, hikâye ve bağ kurmaya odaklanırdım.
Başkasını taklit ederek öne çıkmaya çalışmak
Şu cümleyi net söyleyeyim:
“Kopya içerik, kopya marka yaratır.”
Başkasının yaptığı işe özenebilirsin ama onu birebir kopyalarsan kendi sesini kaybedersin. Sosyal medyada öne çıkanlar, özgün olanlardır.
Senin yerinde olsam esinlenirdim ama kendime ait bir tarz, bir ton, bir duruş geliştirirdim. Çünkü insanlar sahiciliği hisseder.
Sonuç: Sosyal Medya Bir Yarış Değil, Maraton
Kimse bir gecede marka olmadı. Her büyüyen hesabın arkasında plan, sabır ve devamlılık vardır. Bu iş yarış değil; ritmini bulan herkesin bitirebileceği bir maraton.
İlk 30 gün seni tanıtır, devamı markanı büyütür
30 gün boyunca düzenli içerik paylaşmak, seni bir anda meşhur etmez. Ama seni tanıtır. “Bu hesap değerli bir şeyler paylaşıyor” hissi oluşturur.
Senin yerinde olsam 30 günü bitirince bırakmazdım, tam tersine şunu derdim:
“Ben artık bu oyunun içindeyim.”
Gerçek büyüme sabırla gelir, sabır stratejiyle kolaylaşır
Sabır, rastgele beklemek değil; doğru bir planla istikrarla ilerlemektir.
Stratejin varsa, sabırlı olmak kolaylaşır. Çünkü neyi neden yaptığını biliyorsundur.
Unutma, sosyal medyada başarı hep aynı yere vuran çekiç gibidir.
İlk darbeler ses getirir, ama son darbeler yapıyı inşa eder.
✅ Kapanış Cümlesi:
Sosyal medyada büyümek için büyük olmak gerekmez. Ama tutarlı, gerçek ve planlı olmak şart.
Sen bugünden başlarsan, 30 gün sonra sadece görünür değil, akılda kalan bir marka olursun.



Yorumlar